Mümkün olduğunca her tatil döneminde ben de herkes gibi şehir dışına kaçmaya çalışıyorum. Şu sıralar turlara merak saldım, daha çok yer görmek, öğrenmek insanı mutlu ediyor. Ancak memleketimde gezdiğim her şehirde hem memleketimin güzelliğine şaşırıyorum hem de ne kadar kötü pazarlamacılarımızın olduğuna şaşırıyorum.
Bu Ramazan Bayramı’nda Kapadokya bölgesindeydim. Türkiye dendiği zaman akla gelen ilk yerlerden biri olan o peri bacalarını gezdim. Halen de şoku atlatabilmiş değilim. Bu turistler nasıl oluyor da geliyorlar buraya anlayamıyorum. Bu kadar turist düşmanı, bu kadar cahilce pazarlama faaliyetleri olamaz. Gerçekten bu halde Türkiye’ye gelen turistlere madalya takılmalı araştırmacı kişiliklerinden ötürü.
Destinasyon pazarlaması terimini kullanmaktan korkuyorum zira ülkedeki turizmciler bunun anlamını biliyor mu emin değililm. Şuanda Türkiye’nin destinasyon pazarlamasına yönelik herhangi bir stratejisi olduğuna dair en ufak bir emare dahi bulamıyorum, göremiyorum. Maalesef turizm faaliyetleri acentelerin vizyonuna bırakılmış durumda ki acentelerde de özellikle dijitale yatırım ve işbirliği oldukça sıkıntılı. TÜRSAB gibi kurumlar hala 90’larda kalmış taktiklerle pazarlama yapmaya çalışıyor. Turizmin dijitale entegrasyonunu sırtlayacak bir kurum yok.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Instagrammer Mustafa Seven’in ajansı ile birlikte hazırladığı @comeseeturkey hesabı var. İlk gördüğümde çok şaşırmış, böyle bir proje hazırlandığına çok sevinmiştim ama şimdilerde hesaba tekrar baktığımda biosunda ajans ismi falan görünce o örnekte çürüdü gözümde.
Dijital dönüşüm deyince akla yalnızca sosyal medya gelmesi de farklı bir sıkıntı. Destinasyon pazarlamasını artık çağın gerekliliklerine uygun bir şekilde gerçekleştirmek gerekiyor. Örneğin son dönemde son derece popüler olan dronelar. Türkiye’nin farklı bölgelerinden dronelarla yapılmış çekimlerin toplandığı bir web sitesi neden olmasın? Turistlere her tur şirketi, havayolu, otel gibi paydaşların yönlendirebileceği çatı bir site. Bakanlığın yönetimiyle çekilecek videolar oldukça ilgi görmez mi? Mardin Evleri üzerinde uçtuğunuzu düşünün ya da Artvin/Karagöl’de ağaçların göle yansımasını yukarıdan gördüğünüzü. Buna hangi gezmeyi seven turist karşı koyabilir? Kapadokya’da 150 tane balon var faal durumda olan. İnsanlar sadece bölgeyi havadan görmek için kişi başı 300TL ödüyorlar. Bu hizmeti video ile gören insan kesinlikle hayran kalıp gelmek, yaşamak isteyecektir.
Bir diğer konu sanal gerçeklik. Bu kadar revaçta iken Topkapı Sarayı, Ayasofya gibi mekanları flash playerla çalışan 360 derece fotoğraflardan daha iyi gösteremez miyiz? Kaşıkçı Elması’nı elinde gören biri gerçeğini görmek için heyecanlanmaz mı? Yurtdışında kurulan standlarda ya da havayollarının satış noktalarında VR standları kurmak çok yüksek maliyetlere sebep olmaz. Gözünü seveyim, broşür dağıtmaktan öteye gidelim artık!
Animasyonlarda oldukça önemli. M.Ö.10000 yıllarına dayanan tarihe dair bulgular var bu ülkede. Bunları insanlara göstermenin en kolay yollarından biri de animasyonlar. Örneğin aşağıdaki modellemeyi izledikten sonra yıllardır İstanbul’da yaşayan ben bile çevreye daha farklı bakmaya başladım. Turistler bunu görseler bırakın ziyaret etmeyi komple İstanbul’a taşınırlar!
Videoyu izleyene kadar eminim İstanbul’da doğmuş, büyümüş bir çoğunuz Forum’un varlığını (Haçlı istilası esnasında yağmalanıp yıkılmış) ilk kez görüyor. Bu tarihi dokuyu gören turist bir dakika bile durmaz. Ancak bölgelerde konuştuğum tüm turizmciler sadece güncel siyasetten bahsediyor. Falanca ülkeyle aramız bozuk diye az turist geldi oradan, işler çok kötü demekten öte hiç bir şey yapmıyorlar. Oysa marka ülke olabilsek turist güncel siyasete hiç bakar mı? Bir diğer bahane ise terör. Fransa’da aylardır OHAL olmasına rağmen turist sayısı her geçen gün artıyor. Kendi insanımız bile GAP turuna çıkmaktan korkuyor. Bu korkunun var olması tamamen Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın suçu değil de ne? Ben bile Van’a gittiğimde büyük bir şok yaşamıştım. İstanbul’dan yüz bin kat daha güvenli bir şehir, ancak insanımıza dahi anlatamamışız. Turizm sadece havaalanı ve otel inşaa etmekle büyümüyor. Bu yapıların içlerinin de dolması lazım. Özellikle doğu ve güneydoğu bölgeleriyle ilgili bir WOMM çalışması yapılmalı. Giden turistlerin eğlenirken, yemek yerken, gezerken fotoğraflarını herkes görmeli. Hatta fotoğraflardaki insanlar özellikle şortlu, mini etekli insanlar olmalı. Kapadokya’dan Kayseri’ye geçtiğimizde kafiledeki insanların şortları çıkarıp pantolon giydiklerine şahit oldum. Kendi insanımızın algısı bu yöndeyken Japonya’dan turist nasıl gelsin? Konya’nın Mevlevilikle dünya genelinde tanındığını sanırdım. Konya’ya gittiğimde bir sürü yabancı turist göreceğimi, her yerde dönen insanlar göreceğimi düşündüm. Hiç birini göremedim. Tek gördüğüm Mevlana Türbesini öpen teyzelerdi. Avrupa’dan neden Konya’ya az turist geldiğini sorgulamamız gerekmez mi?
WOMM(Word of Mouth Marketing – Ağızdan ağıza pazarlama) için en kolay yöntemlerden birisi de Influencer Marketing.
Arkadaşlar haydi! Bildiğiniz yerli/yabancı bloggerları, instagrammerları cevap olarak listeleyelim, ilk Datça’ya gönderelim! https://t.co/qR1oBt7JXJ
— Haydar Özkömürcü (@Hozkomurcu) 27 Haziran 2017
Instagrammerlar, Youtuberlar ve Bloggerların Türkiye’yi gezmesi gerekiyor. Bu bir kaç belediyenin canhıraş çalışmalarıyla olacak iş maalesef değil. İster belediyelerin, ister acentelerin, ister otellerin, ister havayollarının, ister Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bir araya gelerek, öncülük ederek ve ciddi bütçe ayırarak influencerları gezdirmeleri gerekiyor. Ben eminim, Instagram’ında Van/Akdamar Adası’nın manzarasını gören herhangi biri ölmeden önce yapılacak 100 şey listesine Akdamar’ı ekleyecektir.
Hala flashla çalışan, responsive olmayan binlerce otel, yüzlerce kurum web sitesi var turizm alanında faaliyet gösteren. İrili ufaklı tur siteleri vs. Şunu artık anlatmamız lazım; O gelmesini istediğin Japon’un kullandığı tarayıcı senin web siteni açmıyor bile! İş sadece Booking ya da Tripadvisor’a bir kaç fotoğraf atmakla bitmiyor. Turistlere tek değeceğiniz nokta eğer bunlar olursa turist tabii ki Paris’i, New York’u ya da Dubai’yi tercih edecektir.
Özellikle Arap dünyası tarafından çokça izlenen dizilerimiz de kullanılmalı. Asmalı Konak dizisinin etkisini Nevşehir/Mustafapaşa’da bizzat gördüm. İnsanlar sadece o konağı görmek için yıllar sonra bile o küçücük kasabaya geliyorlar. MENA bölgesinde şu sıralar Türk dizileri çok popüler. Aynı zamanda Balkanlar, Kafkasya ve Almanya’da da çok fazla izlenen Türk dizileri var. Kültür ve Turizm Bakanlığı mutlaka turistik beldelerde çekilen dizilere teşvikte bulunmalı. Araplar tarafından ilgiyle takip edilen Kurtlar Vadisi’nin bir bölümü neden Uzungöl’de geçmesin? Fahriye Evcen neden Kapadokya’da balona binmesin? Beren Saat’in Peru’da bile fanları var. Neden bir bölümde Kariye Müzesi’nde bir sahne geçmesin? El-Sultan yani Muhteşem Yüzyıl, birçoğumuzun haritada gösteremeyeceği Uruguay’da reyting sıralamasında 2. Bu fırsatı neden daha iyi kullanmayalım?
Pantene Arabia bizim ünlüleri keşfetti de biz neden hala keşfedemedik?
Bir diğer turizm kaynağı olan kongre turizmi de sadece inşaattan ibaret ülkemizde. Son dönemlerde çok büyük kongre merkezleri inşaa edildi ancak kaç tane uluslararası kongre sayabiliyoruz ülkemizde gerçekleşen? Yaptığımızla da rezil oluyoruz Wikipedia kurucusu Jimmy Wales’un konuşmasını iptal ettiğimizi de hatırlarsak. eTohum zirveleri ya da Webrazzi Summit gibi niş alanlarda uluslararası daha çok etkinlik düzenlememiz gerekiyor. Ancak bu noktada da devletin teşviklerde bulunması gerekiyor. Örneğin ben Marketing Meetup’ı düzenlerken acaba etkinliği yurtdışına açsak mı diye düşünmüştük. Önümüze çıkan fatura, konaklama, turlar, yemek falan derken yüzbinlerce liraya ulaştı. Neden bir kaç dile anlık olarak çevrilen özel kurumların yaptığı etkinliklerin sayısı artmasın ki? Şuanda bu tür etkinlikler sadece devlet kurumları düzenleyebilecek güce sahip. Neden Kristal Elma’ya BAE’den pazarlamacılar gelmesin?
Geldiğimiz çağda turistleri gelmeden önce yakalamamız gerekiyor. Turist ülkeye geldikten sonra ne otel, ne destinasyon arıyor. Havalimanlarında ya da turistik beldelerde açılan ofislerin pek bir esprisi kalmadı artık. Turizm alanında bir işbirliği şart. Turistlerin ülkelerine döndükten sonra yazdığı kötü yorumların da yönetilmesi gerekiyor. Biz nasıl ekşisözlüğü kullanıyorsak onlar da kendi ülkelerinde farklı platformları kullanıyorlar. Ülke özelinde, dil özelinde çalışmalar yapmak gerekiyor. Japon turistleri ağırlayan bir destinasyonda sadece İngilizce bilen elemanların çalışması yeterli değil. Japonca, japon web sitesinde yorumlara cevap verilebilmeli. İş sadece Booking yorumlarına cevap vermekle bitmiyor.
Fırsatları değerlendirmek de çok önemli. Mumya dendiğinde akla gelen ülke olan Mısır’daki iç karışıklıkları ne kadar değerlendirebildik? En az Mısır’daki mumyalar kadar eski Anadolu’daki mumyaları görmeye kaç kişi gelmiştir? Irak’taki karışıklıkları fırsat bilip Şii’lerin yoğun olarak ilgi gösterdiği Necef ya da Kerbela’dan ne kadar turisti Hacı Bektaş’a çekebildik?
Destinasyon pazarlamasına artık başlamamız gerekiyor. Rusya ile ilk krizde Antalya sahillerinde yabancı turist kalmamış olması turizmcilerin de suçu. Tek bir pazara odaklanmayıp, gerçekten pazarlama yapmaya başlanması gerekiyor.