Türkiye’deki pazarlama, iletişim ve dijital ekosistemindeki etkinliklerden biraz bahsetmek istiyorum. Hiç yurtdışında etkinlik düzenlemedim ama Türkiye’de etkinlik düzenlemek cidden zor iş. Çünkü insanların talepleriyle sizin amaçlarınız ve alacağınız fayda genellikle birbirine uymuyor. Biraz açıklayayım.
Öncelikle ekosistemden biraz bahsetmem gerek. Etkinlikleri kategorize edecek olursak, ücretli ve ücretsiz olarak ikiye ayırarak başlıyoruz. Ücretsiz etkinliklerde Kworks, Habita, Kollektif House, ve Workinton gibi yerlerde düzenlenen daha sektör içi profesyonellere yönelik etkinlikler bir grup oluştururken, Bahçeşehir Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Doğuş Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Bilgi Üniversitesi gibi daha büyük etkinlik alanlarına sahip ancak daha genele hitap eden etkinlik alanları mevcut. Ücretli etkinliklerdeyse oteller ve kongre merkezlerinde düzenlenen etkinlikler ve düşük ücretli olup paylaşımlı ofis merkezlerinde düzenlenen mini etkinlikler mevcut. Her birini ayrı ayrı değerlendireceğim için bir kategorizasyona gitmem gerekti.
Etkinlikler içerikleri olarak da birkaç kategoriye ayrılıyor. Salt bilgi veren etkinlikler, ilham veren etkinlikler ve kendi şirketlerini tanıtan konuşmacıların olduğu etkinlikler diye sıralayabiliriz.
Bilgi Veren Etkinliklerle Reklam Yapan Etkinliklerin Farkı
Bir kere şunu anlamamız lazım. İnsanlar salak değiller. Yalnızca kendi şirketini anlatan konuşmacıların olduğu etkinliklere hiç kimse şirket tanıtımını dinlemek için gitmiyor. Giden insanlar iki tipteler. Ya dinleyiciyi şirketi göndermiş oluyor, bu nedenle sunumun tamamını dinlemesi gerekiyor, çünkü şirkette patronu ne dinledin, o kadar para verip gönderdik diye soracak ya da konuşmacıyı dinlerken telefonuyla vakit geçiriyor ve arada asıl amacını yani katılımcılarla iletişime geçip, tanışma işini hallediyor. Peki neden durum böyle can sıkıcı?
Türkiye’de ücretli bir etkinlik düzenleyecekseniz katılımcılar sizden yemek, rahat koltuklar ve şık bir ortam bekliyor. Hatta aralarda klasik müzik dinletisi, belki araya bir şovmenin çıkmasını, bir iki manken görmeyi ya da kısaca eğlenmeyi bekliyorlar. Hal böyle olunca etkinliği düzenlemek için otelde düzenlemekten başka seçeneğiniz çok az. Otellerde ortalama 300 kişilik bir katılımcı için ücretler 100K civarında seyrediyor. Eğer tercihiniz Lütfi Kırdar ya da Haliç Kongre Merkezi gibi bir alan olacaksa ücretler 200-250K’yı da bulabiliyor 500-600 kişi için. Haliyle etkinliği düzenleyen organizatörün bir şekilde bu parayı tahsil etmesi lazım, etkinliğe katılan katılımcılardan tahsil etmesi de biraz zor olunca sponsorlar aracılığıyla bu parayı topluyorlar.
Etkinlik Sponsorluklarındaki Problemler
Türkiye’deki sponsorluk bilinci henüz tam oturmamış durumda. Sponsor 10K para verince etkinliğin tek sahibi gibi hissediyor kendisini. Neden böyle söylüyorum? Çünkü kendisini ana salonda, en uzun konuşmacı olarak görmek istiyor ve konuşmasının içeriği boyunca sadece ve sadece kendisini ve şirketini anlatıyor. En iyi pazarlama pazarlamamadır ilkesini haksız çıkarmaya çalışırcasına yalnızca kendinden bahseden bu konuşmacılar etkinlikten sonra gerçekleştirdikleri analizlerde etkinliğin çok faydasız olduğu sonucuna varıyorlar genelde. Ürünümüzün satışları artmadı, insanlar etkinlikteki konuşmamızdan alıntılar paylaşmadı, fotoğraflar paylaşmadı, etkinlik sonunda insanlar gelip soru yağmuruna tutmadı gibi. Bu sonucu almalarının aslında çok normal olduğunu, insanların onu ilk 3 dakikadan sonra hiç dinlemediğini söyleyemiyorsunuz tabii.
Özellikle ücretli etkinlik işini uzun zamandır yapan, bunu ayrı bir gelir kapısına döndürmüş olan platformların sponsorluk ağları oldukça gelişti. Artık etkinlik boyunca 50 konuşmacı varsa 50’si de sponsor olabiliyor. Daha iyi durumda olan etkinliklerde ise 50 konuşmacının 10 tanesi yabancı oluyor, geri kalanları sponsor konuşmacılar oluyor.
Bu etkinliklerde bol sıfırlı €’lar isteniyor. Sanıldığının aksine bu etkinliklerin ücretlerini yüksek tutmalarının sebebi etkinliğin masraflarını çıkarmak değil. O masraflar zaten sponsorlardan çıkarıldı, üstüne kârda edildi. Ücretlerin yüksek olmasının asıl sebebi katılımcı kitlesini niş bir kitlede tutmak. Basit bir anlayışla, bir günlük etkinliğe 3000TL verebilecek olan birinin alım gücü yüksektir ve sponsor olan firmaların hedef kitlesidir bu katılımcılar. Sponsorlar da sırf bu anlayıştan ötürü sponsor oluyorlar zaten. Düzenlediğim etkinliklerde sponsor arayışlarımda hep bu düşünce ile karşılaştım, zorlandım. Zira ben etkinliklerin daha geniş kitleler tarafından erişilebilir olmasını isterken, sponsorlar hep tersini düşünüyordu. Bu nedenle ücretsiz etkinliklere sponsor bulmak daha çok kişinin katılımına sebep olmasına rağmen daha zor oluyor.
İstanbul Dışındaki Pazarlama Etkinlikleri
Ücretli etkinlik alanında etkinlik düzenlemeye meraklı olanlara bir önerim de var. İstanbul’un dışında işlerini idame ettiren markaların henüz bu şekilde gözü açılmadı. Halen etkinliklere sponsor olabiliyor ve gerçekten etkinliğin sahibi gibi değil, bir paydaşı gibi davranabiliyorlar. Anadolu da yaşanılan tek sıkıntı da yine sponsoru oldukları etkinlikte sadece kendilerinden bahsetmeleri. Ancak daha kolay törpülenebiliyor bu yaklaşım. Özellikle Anadolu’da Ticaret ve Sanayi Odaları’nın desteğini daha kolay alabiliyor, salon ücretleri çok daha düşük oluyor hatta barterlik kapıları daha çok oluyor. Hepsinden önemlisi ücretli ya da ücretsiz, Anadolu etkinliğe aç! Hiç unutmuyorum, Van’da Growth Hacking anlattığımda insanların pür dikkat, bir kelimemi bile kaçırmadan dinlediklerini. İstanbul’da onlarca konferansta böyle bir kitle henüz görmedim.
Ücretsiz etkinliklerde ise başka bir sıkıntı boy gösteriyor. İçerik açısından kendi reklamını yapmaya gelmiş ve bir şeyler öğretmeye gelmiş konuşmacılar olarak ikiye ayrılıyor genelde. Eğer çok sayıda sponsoru olan ücretsiz bir etkinlik varsa o etkinlikteki içerik genellikle reklam ağırlıklı oluyor. Biz Marketing Meetup’ı düzenlerken bu algıyı kırmaya çalışarak ilkini ücretsiz ve tamamen reklamsız içerikle donatmıştık. Ne kadar sektörü değiştirebildik bilmem ama genel izlenimim ücretsiz etkinliklerde halen içeriklerin daha dolu olduğu yönünde, birkaç istisna dışında. Özellikle kâr amacı güden kurumların kendi ismiyle düzenlediği etkinlikler çoğunlukla sadece kendilerini tanıtmak üzerine kurgulanmış durumda.
Üniversite Etkinliklerinin İçler Acısı Hali
Bugüne dek yüzlerce etkinliğe katıldım. Kendimce bir filtrelemeye geçtim artık. Eğer konuşmacılar global bir şirketin Türkiye temsilcileriyse o konuşmacıları dinlemiyorum, genelde genel merkezin yaptığı harika çalışmaları anlatıyor (aslında kendilerinin yakından uzaktan benzer bir çalışmaları yok) ve sadece kendilerini tanıtıyorlar. Diğer yandan çoook küçük etkinliklere de katılmamaya çalışıyorum. Buradaki küçüklükten kastım aslında amatörlük. Amatör ruh bazen muhteşem işler çıkarabiliyor fakat bazı etkinlikler de var ki hani nasıl desem, afişini bulaşık makinesiyle hazırlamışlar sanki!
Ücretsiz etkinliklerde eğer etkinlik alanı olarak üniversiteleri seçerseniz işiniz cidden zor. Üniversitenin çalışanlarıyla iş takibi yapmak, bürokrasiyle uğraşmak falan büyük sabır gerektiriyor. Tabi ikramları vs. dışardan getiriyorsunuz ama etkinlik salonunu temizleyen abiler bile sizden ayrıca para istiyorlar. Henüz etkinlik konusunda gerçekten uzmanlaşmış, ses sisteminde sorun olmayan, internet altyapısı sağlam, fuaye alanı düzgün olan bir üniversite görmedim.
Eğer konuşmacıları dinlemeye gidiyorsanız şahsi tavsiyem binlerce lira verilerek gidilen etkinliklere gitmeden önce iki kere düşünmeniz. Network edinme amacıyla gidiyorsanız o başka tabii.
Kurumunuzda Sosyal Medya Eğitimi ile marka bilinirliği ve satışlarınızı nasıl artıracağınızı öğrenmek ister misiniz?
Aslında hepsine de katılabiliriz. Sonuçta farklı fikirler görmekten zarar gelmez. Belki bizim bakamadığımız bir açıdan başkası bakıyordur. Her etkinlik bir tecrübe getiriyor. Teşekkürler yararlı.